Sanattan İlham Alan Bir Markalaşma Stratejisi
- Cansu Şekerci
- 27 Haz
- 4 dakikada okunur
İlk Kıvılcımdan Hikâyeye
“Sanatla Kurulan Sessiz Bir Diyalog” başlıklı önceki blog yazımda, House Bağdat’ın sanatla kurduğu dönüştürücü ilişkiyi anlatmıştım.
Sanatla kurulan o ilk sessiz diyalog, zamanla bir projeden çok daha fazlasına; bir kimliğe, bir yöntem önerisine dönüştü.
Moda dünyasından doğan bir marka olarak, House Bağdat by Cansu Şekerci , yaratıcılığı yalnızca stil üzerinden değil; duygular, hikâyeler ve estetik dokunuşlar aracılığıyla da ifade etmenin yollarını arıyordu...
Bu yaklaşım zamanla, sadece yaratım sürecini değil, bütünsel bir markalaşma stratejisi oluşturmayı da mümkün kıldı.
Anlatıdan Kimliğe: Marka Olmanın Anatomisi
Hızla değişen rekabetçi dünyamızda marka olmak, yalnızca bir isim yaratmak değil; o ismin hangi değerlerle konuştuğunu, neyi temsil ettiğini ve gelecek nesillere nasıl bir iz bıraktığını da tasarlamayı gerektiriyor.
Burada marka deyince akla sadece bir moda markası gelmemeli...
Marka, bir kişi üzerinden de inşa edilebilir; tıpkı bir sanatçının kendisini ya da eserini konumlandırması gibi... İnsanlara bir ürünü, bir düşünceyi ya da bir eseri satın aldıran her şey bir marka stratejisinin sonucudur.
Sanat eserleri de bu şekilde satılır ve zamanla kültürel bir mirasa dönüşür...
Tam da bu yüzden adını tarihin sayfalarına yazmayı hedefleyen her sanatçının; yalnızca üretimiyle değil, tıpkı bir moda markası gibi A’dan Z’ye stratejik biçimde kurgulanmış iletişimi, pazarlaması ve görünürlüğüyle güçlü bir marka DNA’sı inşa etmesi gerekir.
Business of Fashion’da yayımlanan “The New Rules of Brand Ambassadorship” başlıklı makalede, Tommy Hilfiger’ın Pazarlama Direktörü Virginia Ritchie’nin şu sözlerine yer veriliyor:
“Artık mesele ismin ne kadar büyük olduğu değil, markanın değerleriyle ne kadar doğal bir şekilde konuştuğu.”
Tıpkı Virginia Ritchie’nin de dediği gibi, bu yaklaşım, günümüz markalaşma stratejilerinde özgünlük ve değer odaklı iletişimin önemini açıkça ortaya koyuyor.
Bu şu demek oluyor, samimiyetle inşa edilmiş bir değer sistemi, markanın kalıcılığını belirliyor. Kalıcı olmak için yalnızca dikkat çekici değil; anlamlı ve sürdürülebilir ilişkiler kurmak da gerekiyor.
İşte House Bağdat tam bu noktada devreye giriyor...
Yeni Bir İş Birliğinin Doğuşu
Tam da bu sebeple yazımda, bir marka yöneticisi olarak edindiğim deneyimle, sanatın içsel gücünü sürdürülebilir bir marka değerine nasıl dönüştürebileceğimizi paylaşmak istiyorum.
Çünkü yaratım ancak doğru anlatı ve hedef kitleyle buluştuğunda kalıcı bir etkiye dönüşür.
Bu yaklaşımın ilk yansımasını, House Bağdat çatısı altında gerçekleştirdiğimiz yaratıcı buluşmalarda görmeye başladık.
10. senemizde House Bağdat topluluğuna yönelik düzenlediğimiz ilk sanat–moda buluşmasından kısa bir süre sonra, sanatçı Burcu Ünlü, kendi kişisel sergisinin küratörlüğü için Yeşim Emanetoğlu’na başvurdu ve böylece, Burcu'nun ikinci kişisel sergisi “Işık ve Karanlık” 'ın da ilk tohumları atıldı...
Hikâyeyi Bir Markaya Dönüştürmek Ne Demek?
"Işık ve Karanlık” sergisi, Burcu’nun içsel yolculuğunun bir yansıması olarak şekillendi...
Benim görevim ise, Burcu’nun bu hikâyesini Yeşim’in küratöryel bakışıyla bir araya getirip, izleyiciyle en doğal ve en sahici haliyle buluşturacak bir anlatı dili kurmaktı.
“Ortaköy'de bulunan Tarihi Hüsrev Kethüda Hamamı gibi katmanlı bir alanda 34 eseri bir odaya yerleştirmek, yalnızca teknik değil, düşünsel bir kurguyu da gerektiriyordu."
Çünkü hikâye, yalnızca anlatıldığında değil, görünmeyeni hissettirebildiğinde izleyiciyle gerçek bir bağ kurar...
Burcu Ünlü’nün “Işık ve Karanlık” sergisinde küratörümüz Yeşim’le birlikte hazırladığımız anlatı işte tam da bunun en çarpıcı örneğiydi.
Mekânda Hikâye Kurmak
Bir diğer önemli husus şu: sadece dikkat çekmek amacıyla yapılan kampanyalar, hızlıca gündeme gelir ancak aynı hızla unutulur...
Çünkü günümüzde, güçlü bir marka anlatısı sadece göze hitap etmekle kalmamalı aksine tüm duyulara hitap eden detaylı kurgulanmış bir etkileşim sunmalı.
Örneğin, bazen bir tablonun içinde gizlenen duygu, bazen bir melodinin zihinde bıraktığı titreşim ya da çocukluktan tanıdık bir kokunun çağrışımı…
İşte tam da bu sebeple, Hüsrev Kethüda Hamamı’nda gerçekleştirdiğimiz sergi yerleşimi, alışıldık sergi formatlarının çok daha ötesine geçen bir deneyim sunuyordu.
Bir Yolculuk Olarak Sergi Deneyimi
"Ziyaretçilerin yalnızca gözleriyle değil; duyularıyla, bedenleriyle ve duygularıyla temas kurabilecekleri çok yönlü bir hikâye kurgusu yarattık."
Şöyle ki, Burcu’nun eserlerinden ve bizimle paylaştığı sanat yolculuğunun hikayesinden yola çıkarak, mekanda üç ayrı deneyim odası oluşturduk: Umut Odası, Bahar Odası ve Yaz Odası...
Bu odalar sadece mevsimleri değil; duygusal geçişleri, içsel kırılmaları ve iyileşmeleri temsil ediyordu...
Ayrıca sergi kurgusu, hamamın doğal U formunu takip edecek şekilde tasarlandı. Başlangıç ve sonun birbirine aktığı, tıpkı hayat gibi iniş ve çıkışlarla dolu bitmeyen bir döngüydü bu...
Bazen yüksek, bazen düşük… Umut Odası'nda lavanta ve adaçayının arındırıcı kokusu, loş ışıklar ve dinginlik…
İşte izleyici tam burada Burcu'nun hikayesine giriyor ve kendini kendi iç yolculuğunda buluyor.
Ardından gelen Bahar Odası ile taze bir nefesi ve yenilenmeyi hissediyor.
Sonrasındaysa huzurun doruk noktasını hissedeceği mavi ve beyaz tonların hâkim olduğu Yaz Odası'nda mutluluk duygusu taşıyan ses tasarımı ve deniz kokusuyla bir finale gidiyor ve belki de tamamlanıyor...
Markaların Sesi Olmak
Her oda; bir duygunun, bir hatıranın, bir dönüşümün mekânıydı. Anlatı sadece duvarlarda değil, havada, seste, kokuda ve izleyicinin içinden geçtiği o görünmez döngüdeydi.
"Markalaşmak, yalnızca bir isim yaratmak değil; bir fikri doğru kitleyle buluşturmak ve onu duygularla örmek demektir. "
Bu sergi tam da Burcu'nun hayalindeki gibi izlenmedi; yaşandı... Çünkü biz, mekânı bir anlatıcıya dönüştürmeyi başardık...
Benim marka yöneticisi olarak öğrendiğim en değerli şey, bir anlatının ancak stratejik bir yaklaşımla birleştiğinde gerçekten karşılık bulabildiği.
İşte tam da bu noktada, yaratım sürecini bir markalaşma stratejisi ile beslemek, hikâyenin yalnızca anlatılmasını değil, hissedilmesini de sağlıyor. Bu yüzden artık yalnızca temsil etmiyorum; markalarımın ruhunu, vizyonunu ve ürünlerinin özünü yani DNA'sını koruyarak, onları doğru hedef kitleyle buluşturan bağları kuruyorum.
Kapak Resmi: Hüsrev Kethuda Hamamı Burcu Ünlü Işık ve Karanlık Sergisi'nden
Comments